Yaklaşık 50 yıllık İş Sağlığı ve Güvenliği danışmanlık ve sonrasında da uzmanlık ile ilgili meslek hayatımda İş Güvenliği Mühendisi veya İş Güvenliği Uzmanı yetiştirmekle ömrüm geçti.
Tam olarak da başarılı olabildim mi bilemiyorum. Bu konuda açıkça endişeliyim. Ama eminim ki bunun sorumlusu kesinlikle ben değilim. Zira iş güvenliği kültürü ve bilinci olmayan bir ülkede yaşıyoruz.
Şimdi size 1980‘li yıllarda yetiştirmeye çalıştığım bir İş Güvenliği Mühendisinin hayatının hazin sonundan bahsedeceğim.
Birisi “Askerlik yan gelip, yatma yeri değildir” demiş ve büyük tenkit almıştı. Ben ise şunu söylüyorum; “İş Güvenliği Uzmanlığı adamsendecilik ve ihmalkârlık yeri kesinlikle değildir”. Bu sözüm sebebiyle inşallah tepki almam. Aşağıda bu lafımın açıklamasını yapacağım.
Birisi “Askerlik yan gelip, yatma yeri değildir” demiş ve büyük tenkit almıştı. Ben ise şunu söylüyorum; “İş Güvenliği Uzmanlığı adamsendecilik ve ihmalkârlık yeri kesinlikle değildir”. Bu sözüm sebebiyle inşallah tepki almam. Aşağıda bu lafımın açıklamasını yapacağım.
İSG Kültürü, kişinin hem kendi ve hem de çevresindekilerin sağlık ve güvenliğini korumak için uymakla yükümlü olduğu her türlü kural ve kaideye harfiyen uyması ve bunu da ciddi bir disiplinle sürdürebilmesi ve de bu hususu etraftakilerine de aşılaması demektir.
Evet bu ne biçim soru diyebilirsiniz? Kusura bakmayınız bu tanımı neden yaptım, sebeplerini ve görüşlerimi izah etmeye çalışacağım.
Önce “İş Güvenliği Uzmanı” (IGU’ nun tanımını yapalım. Kusura bakmayınız ama bence tanımı şudur; “Öncelikle MÜHENDİS olmak (yani bir mühendislik eğitimi alarak, bir mühendis kafasına sahip olmak) şartıyla, sadece kendi mühendislik branşını değil ve fakat öteki mühendislik branşlarının da temel bilgilerini ve bunun yanında temel iş sağlığı konularını ve de konu ile ilgili İSG mevzuatını da çok iyi bilen bir profesyoneldir
Bu anayasal hakka rağmen, Bakanlık kurallarına göre yetki almış ve de vergi mükellefi olan İGU’ lar ve İH’ ler neden kendi adlarına bu hizmetleri yapamıyorlar? İlla işverenlerin veya OSGB’ lerin sultası altına girmek zorundalar mı?
Evet, Ben bildirdim’ de ne oldu? İzninizle sizlere anlatacağım. Tuzum kuru olduğu için olayın bütün gerçekliliği ve de kızgınlığımla anlatacağım! Önce ilgili mevzuat maddelerinden bahsedeyim.
Evet, Ben bildirdim’ de ne oldu? İzninizle sizlere anlatacağım. Tuzum kuru olduğu için olayın bütün gerçekliliği ve de kızgınlığımla anlatacağım! Önce ilgili mevzuat maddelerinden bahsedeyim.
Yukarıda bahsedilen mevzuata göre bu kurul, 50 (dahil) ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve 6 aydan daha fazla süren sürekli işlerin yapıldığı işyerlerinde kurulmak zorundadır. Eski mevzuatta bu iki koşula ilaveten işyerinde yapılan işin “sanayiden olma koşulu” da vardı. Bu son mevzuat ile sanayiden olma şartı artık kaldırılmıştır. Yani işyeri sanayiden olsun veya olmasın, yani ticari bir işletme olsa bile, eğer yukarıdaki iki koşul sağlanıyorsa bu kurulun kurulma koşulu vardır. İşyerinde çalışmanın süresi de bir faktördür. Örneğin 6 aydan daha az süren bir işin yapıldığı yerde bu kurulun kurulmasına gerek yoktur. Pekiyi, işveren isterse bu kurulun kurulmasına gerek olmayan bir işyerinde bu kurulu kurup çalıştırabilir mi ? Tabii ki çalıştırabilir. Fazla mal göz çıkarmaz. Yani 49 çalışanın olduğu bir yerde kurulmuyor da , 50 olunca kuruluyor ! Şahsen ben uzmanlığını yaptığım 20 adet çalışanı olan, sanayiden olan, çok tehlikeli sınıftaki bir işyerinde bu kurulu kurup çalıştırmaktayım. Yani açıkçası şunu söylemek istiyorum, böyle bir işyerinde insanların ayda bir kere toplanarak, işyerinin İSG (İş Sağlığı ve Güvenliği) konu ve sorunlarını görüşmesi ve çözüme kavuşturması gerekmez mi ? Çok tehlikeli sınıftaki işyerlerinde bu 50 sayısı sırıtmaktadır. Kanun yapıcılara buradan duyurulur !.
– İşveren işyerinde başka bir görevde çalışmakta olan birisine İGU sertifikası aldırması ve kendi görevine ilaveten iş güvenliği uzmanı olarak da çalıştırmasıdır. Bu kişi işyerine girerken işveren ile iş sözleşmesi yapmış ve bu sözleşmede “Görev Unvanı” açık bir şeklide belirtilmiştir. Eğer böyle değilse, çalışan bu unvanın sözleşmede belirtilmesini mutlaka istemelidir. Bu şunun için, bu konuda çok önemlidir. Bu durumda işveren çalışana, kursa katılıp İGU unvanı almasını ve mevcut işinin yanında da bu işi yapmasını, mevcut iş mevzuatı gereğince isteyemez. 4857 sayılı İş Yasasının 22’ nci maddesi aynen şöyledir;
1) İşyeri Hekiminin Tanımı:
İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası (İSGY)’ nın (3-i) maddesine göre, işyeri hekimi, iş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş, işyeri hekimliği belgesine sahip bir hekimdir. Bu tanım “ İşyeri Hekimlerinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliğin (4-g) maddesinde de aynı şekilde yapılmıştır.
Hiç bu soruyu ve cevabını düşünüp merak ettiniz mi? Hakikaten bu durum böyledir. Zira İşyeri Hekimi kendisine müracaat edilip, sağlıkları için çeşitli taleplerde bulunulan bir kişidir. İş Güvenliği Uzmanı ise, aksine işveren, vekilleri başta olmak üzere bütün çalışanları İSG (İş Sağlığı ve Güvenliği) bakımından sürekli olarak denetler ve onlardan devamlı bir şey ister. Yani elektronikten bir benzetme yaparsak, İşyeri Hekimleri bir “Hizmet Alıcı” ve fakat İş Güvenliği Uzmanları ise bir “Talep Verici” dir.
Son zamanlarda bu konuda şahsıma aşağıdaki soru sorulmaya başlandığı için bu makale tarafımdan hazırlanmıştır.
“Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimlerine, çeşitli işyerlerinde kendi işverenliği altında çalıştırdıkları, İş Güvenliği Uzmanı (İGU) ve İşyeri Hekimi (İH) sebebiyle hukuksal bir sorumluluk gelir mi?”
Tabii ki gelir. Bu konu, iki ayrı sorumluluk kapsamında ele alınmalıdır;